17. yüzyıl Fransası’nın büyük mizah dehası Molière’in bütün dünyada en sık sahnelenen, en çok konuşulan ve tartışılan ve aynı zamanda da genel olarak büyük yazarın başyapıtı olarak kabul edilen oyunu Tartuffe’tür. Hiç kuşkusuz ki bunda oyunun canlı karakterleri, güldürücü durumları ve Molière’e özgü şiirsel dili kadar, öyküsünün güncelliğini hiçbir dönemde yitirmeyişi de etkili olmuştur.
Oyun, dini inançlarına körü körüne bir saflıkla bağlı zengin bir adamın evine yerleşen ve ona kendini dine adamış bir sofu rolü oynayarak malını, mülkünü, kızını ve hatta karısını elinden almaya çalışan bir sahtekarın öyküsünü anlatır. Dindarlığı bir maske gibi kullanarak içindeki şehvet ve açgözlülük dürtülerini dış dünyadan gizlemeye çalışan Tartuffe karakteri, özellikle fransız toplumunun kolektif bilincinde öyle etkili bir yer bırakmıştır ki, bu oyundan sonra “tartuffe” adı “ikiyüzlü” anlamında bir sözcük olarak fransız diline yerleşmiştir.
Bir yandan Tartuffe karakteri aracılığıyla din tacirliğini ve ikiyüzlü softalığı eleştiren Molière, öte yandan ona gülünç bir sadakatle bağlı olan Orgon karakteri ile de toplumun ileri gelen kesimlerinde bu türden yobazlığın nasıl destek gördüğüne dikkat çeker. Molière’in hemen hemen bütün komedilerinde olduğu gibi bu oyunda da doğruları görebilen ve gördüklerini söylemekten çekinmeyen bir hizmetçiyle karşılaşırız. Keskin zekalı ve sivri dilli Dorine, kendinden çok daha eğitimli ve çok daha soylu kimselerin göremediklerini, halka özgü bir sezgiyle hemen görmekte ve her yakaladığı fırsatta çevresindekileri iğnelemekten geri durmamaktadır. Zaten oyunun sonunda Tartuffe’ün maskesini düşüren de Dorine’in kurnazlığı olacaktır.
İlk oynanışında Kral XIV. Louis tarafından, yakın çevresindeki din büyüklerinin etkisiyle ve din düşmanlığı yaptığı gerekçesiyle yasaklanan “Tartuffe”, daha sonraki yüzyıllarda da sıklıkla engeller ve yasaklarla karşılaşmıştır. Molière’in dehasının bir kanıtı da yaklaşık dört yüzyıl önce yazdığı bir oyunla, bugün bile kızdırmak istediklerini kızdırıyor, eğlendirmek istediklerini eğlendirebiliyor olmasıdır. Gerçekten de 2001 yılından bakıldığında Molière’in gözüyle görülmüş XIV. Louis Fransası’nın, cumhuriyet Türkiyesi’yle benzerliği büyük yazar adına hayranlık, insanlık tarihi adına ise dehşet vericidir.
Kadro
Yazan : Molière
Çeviri : Orhan Veli KANIK
Yöneten : Aziz SARVAN
Yönetmen Yardımcıları : Can AMAÇ – Burcu BİLEN
Dekor – Kostüm : Beste ÜNER
Işık : Zeynep Seda AKSOY
Oynayanlar : Ayşem UYANDIRAN – Başar SAYIN – Beste ÜNER – Burcu BİLEN – Can AMAÇ – Can KILCIOĞLU – Doğa KILCIOĞLU – Didem ÇİMEN – Genç SOYDANYAVAŞ – Mehmet Ali ALTUNBAŞ – Müge ERDOĞMUŞ – Reşit Berker ENHOŞ – Şehrinaz KARTAL – Tülay ÇELİK – Sercan GİDİŞOĞLU