Bu olay, 1938 yılınının Mart ayında Belçite’de yaşanmamıştır! “belki de bu savaştan ötürü fazla ölü var, hepimiz içeri sığmıyoruz” “nereye? “Öbür dünyaya… bu yüzden de bizi burada, yer açılıncaya kadar bekletiyorlar.” Bir gün, sırf hayatta kalabilmek için kötülüğün tarafında yer aldığımız o gün, şu sorunun gazabıyla yüzleşmemiz gerekecek: “Carmela neden öldü?, Carmela neden ölmedi?”
“Zamana yemin olsun ki insan hüsran içindedir.” -Asr Suresi, 1. ve 2. ayet,- Bu yüce sözden ilham alarak, tik takları dinlemekten yorulmuş kulakların hikayesini anlatıyor içerdekiler. Ve soruyor: Daha az tik tak duyan insan da hüsran içinde midir? Huzurun, doğrunun, yanlışın, iyinin ve kötünün anlamlarının nasıl eğilip büküldüğünü ve bu eğilip bükülmenin zavallı insana yaptıklarını, […]
“Balık düşünmez, çünkü balık her şeyi bilir” Arizona Dream Doğal talihsizlikler dışında insanın zorunlu olarak bir yere tıkılması… Ne korkunç! Akvaryuma tıkılmış hafızasız balıklar! Veya bir otel lobisine. Ya da her ikisine de… Zorundayız artık, bu oteli beraber işletmeye. En küçük müşterisinden en büyük idarecisine, aynı suyun içindeyiz. Oynayan da seyreden de bizleriz.
“Kaç defa?” Kaç defa ölümlülüğün farkına varır insan? Kaç defa bilincini büsbütün arı bir fanusa koyup, iştençsizce uçurumun dibine adım adım getirebilir yoz kaderini? Çatışkının neresindedir ki o yüce ışığın bilgeliği? Bilge midir bize doğru koşan o yakıcı ışık? Bilgedir elbet, büyükler her zaman her şeyi en doğru şekilde vahşederler. Korku değil bu, tiksinme de uyandırmıyor; hayır, hayır! Kesinlikle yabanıllık da değil buna sebep… Peki ya ne? Ne olduğunu değil, ne olmadığını gayet iyi biliyoruz. Ne sebeple orada olmadığımızı da. Ve ne sebepler onların o sapsarı cehennemin ortasında, günahları çıplak bir şekilde oturduklarını da pekâlâ biliyoruz. Peki ya sorun ne?