Ne savaş meydanları, ne de saraylar! Çağımızda tragedya kendini yepyeni alanlarda gösteriyor, hem de en zengin biçimiyle. Şiddetin ve öfkenin ana kaynağı olan tutkular, para hırsı, dizginlenemeyen iktidar mücadelesi, tüm çıkar çatışmalarını kökten halleden cinayetler, saklanan gerçekler, maskelenen yüzler, şantaj, fuhuş ve işte bankanın kapıları sizler için açılıyor…
Bir vapur yolculuğu ortamında bir araya gelmiş insanların, bireyciliklerinden ödün vermeden, birbirleriyle iletişim kuramadan, hep kendi kendilerine konuşarak geçirdikleri saçma yaşamları hızlı bir sona yaklaşmaktadır.. “- Askerliğinizi yaptınız mı siz? – Dört tane yaptım, üç de yazlık eder yedi, iki de arsam var eder dokuz, bir dükkan eder on. – Gördünüz mü? Bir de kalktı […]
Dini inançlarına körü körüne bir saflıkla bağlı zengin bir adamın evine yerleşen ve ona kendini dine adamış bir sofu rolü oynayarak malını, mülkünü, kızını ve hatta karısını elinden almaya çalışan bir sahtekarın öyküsü