“Balık düşünmez, çünkü balık her şeyi bilir” Arizona Dream Doğal talihsizlikler dışında insanın zorunlu olarak bir yere tıkılması… Ne korkunç! Akvaryuma tıkılmış hafızasız balıklar! Veya bir otel lobisine. Ya da her ikisine de… Zorundayız artık, bu oteli beraber işletmeye. En küçük müşterisinden en büyük idarecisine, aynı suyun içindeyiz. Oynayan da seyreden de bizleriz.
“Kaç defa?” Kaç defa ölümlülüğün farkına varır insan? Kaç defa bilincini büsbütün arı bir fanusa koyup, iştençsizce uçurumun dibine adım adım getirebilir yoz kaderini? Çatışkının neresindedir ki o yüce ışığın bilgeliği? Bilge midir bize doğru koşan o yakıcı ışık? Bilgedir elbet, büyükler her zaman her şeyi en doğru şekilde vahşederler. Korku değil bu, tiksinme de uyandırmıyor; hayır, hayır! Kesinlikle yabanıllık da değil buna sebep… Peki ya ne? Ne olduğunu değil, ne olmadığını gayet iyi biliyoruz. Ne sebeple orada olmadığımızı da. Ve ne sebepler onların o sapsarı cehennemin ortasında, günahları çıplak bir şekilde oturduklarını da pekâlâ biliyoruz. Peki ya sorun ne?